“Çocukluğum Geldi Aklıma…Sonra da Çocuklarımızın Hayatımızı Rengarenk Boyadığı!”

Rahme Kavaz sos anaokulu müdürü web20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü , kulağa ne hoş  geliyor, eğer çocuklar hak ettiği gibi yaşatılabilyorlarsa… Bu acaba mümkün  mü yaşadığımız dünyada?

Ben çocukken annem babam: “Yemeğini bitir! Tabağında bırakma! Dünyada ne kadar aç çocuk olduğunu biliyor musun? Bunu bulamayan çok insan var!” diye hep söylerlerdi. Yıllar geçti, ben de çocuklarıma ayni sürekli ayni şeyleri söyledim, tıpkı bir masalı anlatır gibi. Bugün sınıflarda öğrencilerime de ayni masalı anlatıyorum. “Masal” dedim, ama bunların masal olmadığını gerçek olduğunu çok erken yaşlarda öğrendim. Zaman ilerledikçe dünyadaki maddi hırslar çocukaların aç kalmasına neden olmakta… Yokluk değil varlıkların ve kaynakların, evrensel insan değerleri ile örtüşmediği 20. YY da yaşamanın bedeli bu!

Ne kadar önlenmeye çalışılsa da çocukların maruz kaldığı; savaşlar, hastalıklar istismar ve ihmaller artmaya devam etmektedir. Bir çocuğun hakkını korumak uğruna yapacağımız her davranış bir umuttur ve başka bir çocuk için yeni bir umut  doğurur…

Sevgili velilerim, en en güzel, güvenilir okulu, öğretmeni istersiniz çocuğunuz için. Acil bir durum olduğunda, sizi telefonla aramam gerktiğinde, kalbinizin sesini duyar gibi olurum. Çok acele sizi rahatlatabilecek kelimeleri özenle seçmeye çalışırım. Bilirim ki çocuğunu en çok annesi ve babası sever. Hayat çocuklarının gözlerindedir. Büyük bir sorumluluktur anne baba olmak, öğretmen olmak, sorumlu yönetici olmak…

“20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü” bizler için tek bir gün değil. Çocukların hakkı her gün her dakika… Kuşkusuz çocuk haklarını hepiniz biliyorsunuzdur. Ben sizlerle çocuk hakları konusunda düşüncelerimi, okulumuzda öğretmen arkadaşlarımla, çocuklarınızla yani çocuklarımızla birlikte, günlük, sekiz saati nasıl geçirdiğimizi paylaşmak istedim. Bu değerli çocukluk döneminde dikkat edilmesi ve atlatılmaması gereken çok önemli adımlar var, bunları sizlerle paylaşmak istedim.

Sabahleyin, başlayan “Günaydınlarımız” ve sizlerle buluşmamızın ardından okulumuzda hayat renagarenk açmaya başlar. Güleryüzle karşılamanın ardından serbest  oyun saati dediğimiz çocuk merkezli, yani çocuğun, hangi oyun ve hangi arkadaşını seçme özgürlüğünün sınırsızlığı gelir. Çocuk içinden aslında şöyle der: “Ben istediğim arkadaşımla istediğim oyunu oynamak istiyorum, lütfen bana izin ver.” Öğretmeni bu isteğe saygı duyar. Oyun zamanları onlar için çok değerlidir. “Oyun oynama hakkı” bilinci olmadan, eğitim oyunla olmadan, olmamalıdır.

Öğretmen çocuğu gözlemler, yardım istediğinde veya başedemediği bir sorunu olduğunda, örneğin arkadaşı zorla oyuncağını almışsa, yaptığı kuleyi yıkmışsa ve o bunu engeleyemiyorsa; araya girer. Amaç her iki çocuğa da nasıl davranması konusunda rehberlik yapmaktır: Çocuk haklarını korurken, onların da sorumluluklarını öğrenmelerine yardımcı olmaktır. Bizler, bu bağlamda çocuklara istenilen davaranışları, yaşantı ve oyun süreçlerinde kazandırabileceğimize inanıyoruz.

Sevgili veliler, gelişim sürecinde beslenmenin ne kadar önemli olduğunu ve onlar için ne kadar titizlendiğinizi biliyoruz. Bu bilinç sizden sonra sevgili öğretmenlerimizin ve sevgili Nevin teyzemizin çabaları ile devam etmektedir. Birlikte hareketle düzenli olabilmek, kahvaltı saatini atlamamak, seçilmiş yiyecekelerden her çocuğun ihtiyacı kadar almasını sağlamak için çaba harcar öğretmenlerimiz. Bir yandan da çocukların sofra kültürü edinmesi, sırası ile kendi tabağını alması ve yerine koyması, kahvaltısını veya yemeğini kendisinin yemesini sağlamak amaçtır öğretmen için. Yaşantı ile kültürün ve sorumlulukların yerleşmesi önemlidir. Çocuklar, acıkır, susar,terler, tuvalet eğitimi alsa da bazen oyuna takılır , hasta olur ve üzerine kaçırır. Küçücük bedenleri, ağlamaklı yüzleri ile bunu dile getiriler veya getiremezler.Bizler onları anlayabiliyor muyuz? Kucaklayıp ihtiyaçlarını karşılayabiliyor muyuz? Bilmeliyiz! Bekleyemez,bekememeli ihtiyaçları…

Her sabah çocuklarımızı sınıflarında ziyaret ettiğimde; en güzel duygudur, gülen yüzlerin size doğru çevrilmiş olması, her dokunuşun onları ne kadar mutlu ettiğini hissetmek… Sınıftan çıkarken arkadan bakakalmaları… Sevginin önemidir bu. Sevildiklerini bilmek, onların güvende olduklarını hissetmelerini sağlamak…

Küçücük bedenleri erken yorulur, büyümek için uykuya da ihtiyacı vardır çocuklarımızın. Yemek sonrası güle oynaya uykuya doğru hazırlanmaları vardır. Uyumak istemeyen de olur arada… Yatıp dinlemek gerektiğini, boyunun uzayacağını, rüyasında istediği ne varsa görebileceğini söyleyerek illa ki uyumalarını sağlamaya çalışmak da ayrı bir uğraştır.

Uykudan sonraki enerjilerini gözlemlemek en güzel öğleden sonra mutluluğudur benim için. Yeni bir güne başlar gibi cıvıl cıvıl koşuşmaları, elbiselerini giymeye çalışırken kıkır kıkır gülüşmeleri… Hala uykulu olanlar… Giyinmek için hiç uğraşmayanlar… Uyku sonrası bakımı apayrı bir hazırlıktır: Saçlar taranır, örgüler ,topuzlar yapılır öğretmenlerinin sevgi dolu parmakları ile… İkindi kahvaltıları mutlaka yenmelidir. Oyun telaşı masadan kalkmadan başlar…

Aranmaya başlar başlamaz okulda kalma isteği artar gibi gelir bana! Ne dersiniz sevgili veliler? Sanki sizinle okulu, arkadaşlarını paylaşmak için binbir bahane bulurlar. Hele o gün yaptıkları etkinliği sizinle paylaşmak büyük bir onurdur onlar için. En önemlisini unuttum. Geziye gidecekleri müjdesini nasıl da size anlatmaya çalışırlar… Hem de otobüse bineceklerini, sinemaya, çiftliğe gideceklerini. Hatırlarım, postaneye gitmeleri sürpriz olmuştu size… Bana bile sürpriz olmuştu Mavi sınıfın gönderdiği mektup! Ve o sürpriz şimdi ofisimin kapısında asılı!

Yorgun argın onları okuldan arama telaşınızı gözlemliyorum, sonra büyük bir mutlulukla dönüşünüzü… Sanırım çocuğunuza kavuşmanın ve onun mutluluğunun size yansımasıdır bu. Yanılıyor muyum? Ayni şekilde öğretmenlerimizin de yorgun ama mutlu okuldan selamlaşarak ayrılmaları en büyük huzurumuzdur çocularımız adına…

Sevgili Velilerimiz, çocuklarımızla yaşadığımız bir günün duygularımla size ulaşmasını istedim. Bizler ve sizler çocuklarımız için sadece bir günün değil hergünün önemini çok iyi bilmekteyiz. Çocuklarımızın haklarını korurken, onların ayni zamanda sorumluluklarını da içine alan bir yaşantı süreci geçirmelerini sağlamanın en büyük ödevimiz olduğunu düşünüyorum.

Biliyoruz ki her çocuğun birey olarak her hakkı korunmalıdır. Her çocuğun bir birey olarak yetişirken kendi hak ve sorumluluklarının da farkında olması gerekir. “Çocuktur, anlamaz, bilmez” demek yerine ona gerekli sınırları koyarak doğru davranışları kazanmalarını sağlayabiliriz. Bir gün içinde size anlattığım her yaşantıda onları belli bir disiplin içinde yönlendirerek belli sınırlar koyarak, sorumluluklar vererek kendi başlarına yapabilmek ve kendi zaferlerine ulaşmalarını sağlamak temel eğitim hedefimizdir.

Bir birey olma hakkını kazanmış olmanın, toplumsal hayattaki sorumluluklarını yerine getirme ve başkalarının haklarını da koruyarak kendi hakkının devam edebileceğinin farkındalığını sağlamaktır çocuk haklarını savunmak. Her çocuğun tüm varolan imkanlardan yararlanmasıdır, farklı gelişen çocuk, sosyo-ekonomik durumu farklı olan çocuk, bu dünyada yaşayan her çocuk bizim okulumuzda sadece kendidir, sadece çocuktur. Bu süreç bir gün değil, bir hafta değil,bir ay değildir, süreklidir…

Sevgili Velilerim, sizlerle aslında özet olarak paylaşmak istediğim en önemli şey şudur. Kendi adıma çok huzurluyum. Kurumumuz, çocuk odaklı, çocuk koruma politikaları doğrultusunda eğitim ve bakım vermektedir. Ülkemizde, kültürümüzle, gelenek ve göreneklerimizle, duygusal zenginliğimizle çocukalarımızı sevgi ile kucaklamaktayız.Sizlerin de desteği ve takdiri ile çocukalarımızın her türlü haklarını sürekli koruyacağımızdan hiç kuşkunuz olmasın.

Güzel bir hafta dileklerimle,

Rahme Kavaz

SOS Kreş ve Anaokulu Müdürü

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Close